Araç Değer Kaybı Başvurusu İle Araç Değer Kaybı Nasıl Alınır?

Araç değer kaybı, trafik kazası sonrasında aracın kaza öncesi değeri ve sonrası değeri arasındaki farkı ifade eder. Ancak trafik kazası meydana geldiğinde araç sahipleri, sadece aracın hasarının giderilmesi için sigorta şirketlerine gerekli başvuruları yapmakta, aracı onarıldıktan ya da aracın onarım tazminatını aldıktan sonra başkaca zararlarının olup olmadığını düşünmemektedir. Bu sebeple araçların kullanıldığı dönemlerde meydana gelen bir ya da birden fazla trafik kazası sonucunda araçlar oldukça değer kaybetmektedir. Aracın satılması aşamasında ise değer kaybı miktarının ne denli fazla olduğu araç sahipleri tarafından fark edilmektedir. Ancak bu sefer de araç sahipleri, zaten üzerinden çok süre geçti artık yapacak bir şey yok deyip, değer kaybı başvurusu yapmaksızın araçlarını satmaktadır.

Bu makalemizde araç değer kaybı şartlarını ve araç değer kaybı başvurusu yapılırken dikkat edilmesi gereken hususlarını inceleyip, araç değer kaybı nasıl alınır sorusunun cevabını arayacağız. Ayrıca değer kaybı ile ilgili sıksa sorulan soruların cevaplarını vereceğiz.

Araç değer kaybı hesaplama konusu ise çok detaylı bir konu olduğundan dolayı araç değer kaybı hesaplama konusunu ayrı bir makale konusu yapacağız.

 

ARAÇ DEĞER KAYBI NEDİR?

Değer kaybı kısaca, trafik kazası sonrasında aracın kaza öncesi değeri ve sonrası değeri arasındaki farkı ifade eder. Ancak her trafik kazası sonrasında değer kaybı söz konusu olmayacağı gibi değer kaybı her araçta aynı olmayacaktır.

Bu kapsamda aracın daha önce kazalı olup olmadığı, aracın kilometresi, aracın model yılı, araç değerinin güncel miktarı, aracın hangi parçalarının hasara uğradığı ve aracın hasar miktarı değer kaybı oluşup oluşmadığı ve oluşmuşsa miktarı konusunda önemli kriterler arasındadır.

Değer Kaybı Kriterleri – Yargıtay Kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2017/4244 E., 2019/11129 K.ve 26/11/2019 T. Kararında; “değer azalması veya değer kaybının belirlenmesinde dikkate alınması gereken ölçütler aracın markası, özellikleri ve model yılı, kullanım amacı, kullanım süresi, yıpranma payı (aracın km'si, metal kompanentlerin yoğunluğu, korozyon dozajı ve önceye ait hasarlar nedeni ile orjinalliğin yitirilip yitirilmediği), aracın gördüğü hasarın ağırlığı ve hasara uğrayan bölgeleri, hasarın giderilmesinde kullanılan parçaların niteliği (orijinal olup olmadığı) hususları olduğu.”


HANGİ HASARLAR ARAÇ DEĞER KAYBI OLUŞMASINA NEDEN OLUR?
 

Servislerde ilave işlem yapılmadan ambalajından çıktığı şekilde monte edilen standart parçalar orijinal olduğu sürece değer kaybına neden olmaz. Örneğin, cam, far, sensor, jant, radyatör, egzoz hatta aracın beyninin değiştiği durumlarda değer kaybı olmaz.

Araçların, kaporta ve şase parçalarının tamir edilmesi ve boyanması değer kaybı yönünden önemlidir. Kaporta kısmındaki tamirler, parçaların orijinal geometrik şekillerinde bozulmalara neden olur. Malzemelerin içyapısında artık gerilimler oluşur. Malzemelerde oluşan artık gerilimler zamanla parçaların orijinal geometrik şeklinde ilave bozulmalara neden olur.

Montaj fabrikalara da parçalar kataforez hatlarında boyanır, Boyanın içine ilave katkı maddeleri konulur Konulan ilave katkı maddeleri tesisi özeldir. Aynı katkı maddeleri servis / yan sanayi şartlarında aynı sonucu vermez. Kataforez hatlarında parçalar elektrostatik ve tanka daldırma yöntemiyle boyanır. Servis / yan sanayi şartlarında nadiren elektrostatik daldırma yöntemi kullanılsa dahi parçalar üzerinde damlacıklar veya açılmalar oluşur. Bazı kısımlarda da boya kalınlığı çok incelebilir. Çünkü her tesise özel katkı maddelerini belirleyecek arge çalışmaları servis / yan sanayi şartlarında yapılamaz. Servis / yan sanayi şartlarında en iyi boyamalar elektrostatik yöntemle ve robotlarla yapılır. Elektrostatik yöntemle ve robotlarla yapılan boyamalarda Faraday kafesi etkisi nedeniyle parça üzerindeki boya kalınlıklar her yerde aynı olmaz. Sonuç olarak, orijinal parçalar dahi servis / yan sanayi şartlarında boyandıklarında değer kaybına neden olur.

Araç şasesinde, dengesinin bozulacağı nitelikte önemli eğilme olduğu durumda değer kaybı olur. Aracın bagajı orijinali ile değişmiş olsa dahi değişim anında komple arka kısmı dağılacağı için değer kaybına neden olur.

Kaporta benzeri saçılan yapılmış tamponlar hasarlandığı durumda normal kaporta parçasına benzer şekilde değerlendirilir. Ancak kaportadan ayrı malzemeden yapılmış gövdeden ayrı olan tamponlar hasarlı olmadığı sürece orijinali ile değiştirilmiş veya tamir edilmiş ve boyanmış olmaları nedeniyle değer kaybına neden olmaz.

Diğer bir ifade ile özetle; değer kaybının oluşabilmesi için aracın plastik parçaları dışındaki sac ya da metal parçalarının hasar görmesi ve bu parçaların işleme tabi tutulmuş olması gerekir. Yapılacak işlemin düzeltme, boyama veya değişim olmasının bir önemi yoktur. Yapılacak her işlem değer kaybına neden olacaktır.

Diğer taraftan aracın parçalarının orijinal parçalar ile değiştirilmesi halinde değer kaybının oluşmayacağı düşünülebilir. Ancak trafik kazası sonucunda tramer kaydında aracın hasarlı olduğu kaydının bulunması ve aracın tamir görmüş olması tek başına değer kaybı için yeterli olacağından, aracın parçalarının orijinal parçalar ile değiştirilmesi halinde dahi değer kaybı oluşacaktır.

Orijinal parça ile değişim yapılsa dahi değer kaybı oluşur. – Yargıtay Kararı

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/10460 E. , 2019/4369 K.ve 09/04/2019 T. Kararında; “Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2008/384 değişik iş sayılı dosyasında, Değer kaybı konusunda genel bir değerlendirme ile, araçtaki hasar gören parçaların orjinal parçalar ile değiştiklerini belirterek araçta değer kaybı meydana gelmediğini belirten bilirkişi kök ve ek raporuna dayalı olarak hüküm verilmesi doğru görülmemiştir. Zira aracın sağ ön ve arka çamurlukları, sağ ön kapısı, bagaj kapısı, ön ve arka tamponu ve çamurlukları komple boyanmış ve her ne kadar araçta değişen parçalar orjinal olsa da araçta parça değişimi yapılmış ve araç tamir görmüştür. Açıklanan nedenlerle araç değer kaybına ilişkin yeterince araştırma inceleme yapılıp sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.”


DEĞER KAYBI TEMİNAT DIŞI HALLERDEKİ DEĞİŞİKLİKLER
 

Araç değer kaybı başvurusu kusurlu aracın trafik sigortasına yapılabileceği gibi kusurlu aracın sürücüsü ve sahibinden de değer kaybı zararı tazmin edilebilir. Ancak sigorta şirketleri uzun yıllardır araç değer kaybı başvurusu kapsamındaki tazminat taleplerini sonuçsuz bırakmakta ve açılacak dava dışında araç değer kaybı zararını karşılamamaktaydı.

Bu sebeple Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (ZMSSGŞ) nda yapılan değişiklikle beraber araç değer kaybı başvurusu kapsamında sigorta şirketlerinin, değer kaybı zararını ödemesine ilişkin düzenleme yapılmıştı. Ancak yapılan düzenlemeye ek olarak bir kısım bazı hükümler öngörülmüş ve oluşan hasar değer kaybına neden olmasına karşın, getirilen ek teminat dışı haller ile beraber bazı durumlarda değer kaybı teminat dışı bırakılmıştı. Önceki mevzuatta düzenlenmiş olan teminat dışı haller;

1) Mini onarım ile giderilebilen basit kaporta, plastik tampon/parça onarımları, cam, radyo/teyp, lastik, hava yastığı, jant, mekanik, elektrik, elektronik ve döşeme aksamı hasarları,

2) Ana iskelet ve şaside hasar olmaksızın, vidalı parçalarda yapılan onarım/değişim ile giderilebilen hasarlar,

3) Aracın kaza anındaki rayiç değerinin %25’ini aşan değer kaybı talepleri,

4) Kaza tarihi ile ihbar tarihi arasında araç üzerinde mülkiyet değişikliği olan araçlar ile ilgili talepler,

5) Çekme Belgeli ve Hurda Belgeli işlemi görmüş araçlar,,

6) Kısa süreli kiralık araçlar, taksi, dolmuş, uzun süreli (bir yıl veya daha uzun) kiralık araçlarda eksper tarafından hesaplanan değer kaybı tutarının %50’sini aşan talepler, test aracı, koleksiyon ve antika sayılan araçlardaki hasar sebebiyle yapılan değer kaybı talepleri.

7) Tekerlekli/paletli ve zırhlı toplumsal müdahale araçları, belediye otobüsleri, yol süpürme araçları, itfaiye araçlarındaki hasar sebebiyle yapılan değer kaybı talepleri.

8) Yabancı plakalı araçların Türkiye’de karıştığı kazalarda yabancı plakalı araçlar için yapılan değer kaybı talepleri.

Her ne kadar önceki düzenlemede yukarıda yer alan hususlar teminat dışı bırakılmışsa da açılan iptal davaları sonucunda,

  • Teminat Dışında Kalan Haller üst başlığının altındaki 2.3.,4. ve 6. Bentleri,

Danıştay 15. Dairesinin 27/6/2018 tarihli ve E.:2015/6111; K.:2018/6093 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve Danıştay İDDK’nın 16/3/2020 tarihli E.:2018/4432, K.:2020/742 sayılı Onama kararı ile mezkûr karar kesinleşmiştir.

Ancak karar öncesinde 20/3/2020 tarih ve 31074 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan değişiklikler ile ZMSSGŞ Ek 1’e

  • Teminat Dışında Kalan Haller üst başlığının altına 7. ve 8. Benler ve 3. fıkra eklenmiş

Ancak eklenen 3. fıkrada olan yer alan “Araçta meydana gelen maddi hasarın, aracın rayiç bedelinin %2’sinin altında kalması halinde değer kaybı tazminatı araçta meydana gelen maddi hasar tutarını aşamaz.” düzenlemesi, gerçek zarar hesabına aykırı olduğu gerekçesiyle Danıştay 8. Dairesi’nin 26/1/2021 tarihli ve E.:2020/5413 sayılı kararı ile yürütmesi durdurulmuştur.

Anayasa Mahkemesi 17/7/2020 tarihinde E.2019/40 numaralı dosyada, Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesinin kısa gerekçesi ise şu şekildedir.

"İtiraz konusu kurallarda sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğan sorumluluğunun kapsamı düzenlenmemiş olup bu kapsamın idarenin düzenleyici nitelikte işlemi olan genel şartlar ile belirlenmesi öngörülmüştür. Böylece sigorta şirketinin zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinden doğacak borcu, idare tarafından her zaman değiştirilebilir nitelikteki kurallar olan genel şartlara göre belirlenecektir. Borcun kapsamının tespiti hususunda temel çerçeve ve ilkelerin kanunda belirlenmediği, idareye geniş bir takdir yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla sözleşmenin içeriğine yönelik sınırlama öngören kurallar kanunilik ölçütü yönünden Anayasa’nın 13. ve 48. maddelerine aykırıdır.

Motorlu taşıt işletilmesine bağlı olarak üçüncü kişilerin uğrayabileceği destekten yoksun kalma zararı, bedensel zarar ve eşya zararı Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlali sonucunda ortaya çıkan zarar niteliğindedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında sigorta şirketinin bu zararlardan dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulmuş olması, zarar gören kişinin Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarının Anayasa’nın 5. maddesiyle bağlantılı olarak korunmasının amaçlandığını göstermektedir.

Mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin içeriğine ilişkin düzenleme öngören itiraz konusu kuralların, sözleşmenin taraflarının menfaatleri arasındaki dengenin dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflardan birisi aleyhine ölçüsüzlük yapılabilecek şekilde yürütmeye takdir yetkisi tanınması; üçüncü kişinin yaşam hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile mülkiyet hakkı yönünden olduğu kadar işletenin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkı yönünden de pozitif yükümlülüklerle bağdaşmayabilir. Bu bağlamda anılan konunun düzenlenmesi sırasında ilgili tarafların tümünün menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi gözetilmelidir.

Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu, zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir.

Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir.

6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir."

Yer verdiğimiz kısa gerekçede belirtildiği üzere sigortacının tazminata yönelik sorumluluk sınırının ancak kanunla belirlenebileceği, Genel Şartlar ile belirlenen ölüm ve cismani zararlar ile eşyalara gelen zararlara ilişkin tazminat sınırlamalarının hak sahibinin menfaatlerini etkilediği, ayrıca sigortalı (işleten) ile sigortacının Genel Şartlardaki sınırlamalar nedeniyle sorumlu olduğu tazminat miktarını farklılaştıracağı, bu sebeple gerçek zarardan sorumlu olan sigortacı lehine yapılan Genel Şartlardaki hükümlerin uygulanamayacağı, dolayısıyla kanunla öngörülmeyen sorumluluk sınırlamaları nedeniyle ilgili hükümlerin iptali gereceği açıktır.

Anayasa Mahkemesi kararının gerekçesinde belirtildiği üzere Kanuni düzenlemesi olmaması durumunda Genel Şartlar' da yer alan;

A) Teminat Dışı Hallerin,

B) Gerçek Zarardan Sorumlu Olan Sigortacı Lehine Öngörülmüş

- Destekten Yoksun Kalma tazminatına ilişkin sınırlayıcı düzenlemelerin,

- Sürekli ve Geçici İş Görmezlik tazminatlarına ilişkin sınırlayıcı düzenlemelerin,

- Eşyaya ilişkin (Araç Hasarı, DEĞER KAYBI vb. Tazminatlar) sınırlayıcı düzenlemelerin, 

Uygulanma imkanı kalmamıştır.

Diğer taraftan T.C. Anayasası’nın 153/6. maddesinde “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi ile Anayasa Mahkemesi tarafından verilen kararların görülmekte olan davalara da uygulanması gerekeceği açıkça vurgulanmıştır.

Anayasa Mahkemesi Kararı Görülmekte Olan Tüm Davalara Uygulanacaktır. – Yargıtay Kararı

Yargıtay 4.. Hukuk Dairesi 2021/3468 E., 2021/6538 K. Ve 11/10/2021 T. Kararında; “Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün 29355 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 

Olay tarihinde yürürlükte bulunan 2918 sayılı KTK.nın 90. maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme ve zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamı dışında bulunan hallerin düzenlendiği 92/i maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ile zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatların zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre belirleneceğine dair düzenleme iptal edilmiştir.

T.C. Anayasası’nın 153/6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.

Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “...ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.”


o) Bu Genel Şartlar ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.

Yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere ZMSSGŞ Ek-1 de geçen teminat dışı taleplerin Danıştay kararları ve Anayasa Mahkemesi kararı gereğince uygulanma imkanı kalmamışsa da 4/12/2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 31679 sayılı kanun ile yapılan değişiklikle ZMSSGŞ “Teminat Dışı Haller” başlıklı düzenlemeye aşağıdaki hükümler eklenmiştir.

ö) Hasar sebebiyle trafikten çekme veya hurdaya çıkarılma işlemi görmüş araçların değer kaybı tazminatı talepleri.

Ancak değiştirilen genel şartlar ekinde değer kaybı ile ilgili herhangi bir teminat dışı hal düzenlenmemiş olması nedeniyle “O” fıkrasının, mevcut durumda değer kaybı için herhangi bir kısıtlaması söz konusu değildir.

Diğer taraftan “Ö” fıkrasında yer alan düzenleme ise hali hazırda zaten Yargıtay kararları gereğince teminat dışıdır. Bu sebeple yapılan değişiklik, uygulamanın tekrarı niteliğinde olmuştur.

 

DEĞER KAYBI ŞARTLARI NELERDİR? 

Yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere aracın tamiratının ekonomik olması, diğer bir ifade ile pert olmaması dışında aşağıdaki araç değer kaybı şartları dahilinde araç değer kaybı başvurusu yapılması mümkündür. Araç Değer Kaybı Şartları aşağıda sayılmıştır.

  • Tek Taraflı Kaza Olmaması
  • Araç Değer Kaybın Başvurusu Yapacak Kişinin Kazada %100 Kusurlu Olmaması
  • Kazada Aracın Plastik Parçası Dışındaki Kısımlarının Hasara Uğraması
  • Kazada Hasar Gören Parçaların Daha Önce Başka Bir Kaza Nedeniyle Onarılmamış Olması

Tek Taraflı Kaza Olmaması

Araç değer kaybı başvurusu yapılabilmesi için meydana gelen kazanın tek taraklı kaza olmaması gereklidir. Tek taraflı kazadan kasıt kazanın, aracın duvara yada ağaca sürtülmesi veya çarpılması biçiminde gerçekleşmemesi gereklidir. Bunun dışında yoldaki çukura girme nedeniyle aracın altının çarpılması yada elektrik direğinin aracın üstüne düşmesi durumlarında kusurlu olan kişi ilgili kamu kuruluşu olacağından dolayı değer kaybı oluşacak ve dolayısıyla araç değer kaybı davası kusurlu idare yada kişilere açılabilecektir.

Araç Değer Kaybın Başvurusu Yapacak Kişinin Kazada %100 Kusurlu Olmaması

Araç değer kaybı başvurusu yapılabilmesi için ikinci şart meydana gelen kazada araç değer kaybı başvurusu yapacak araç sahibinin kazanın oluşumunda %100 yani tam kusurlu olmaması gerekmektedir. Eğer çift taraflı kazada, araç değer kaybı başvurusu yapacak kişinin kazada %100 kusurlu olması halinde değer kaybı meydana gelse de değer kaybı zararı kimseden talep edilemeyecektir.

Kazada Aracın Plastik Parçası Dışındaki Kısımlarının Hasara Uğraması

Araç değer kaybı başvurusu yapılabilmesi için üçüncü şart meydana gelen kazada aracın yukarıda detaylıca belirtildiği üzere plastik parçalar dışındaki kısımlarının hasara uğraması gerekmektedir. Burada bilinmesi gereken diğer bir husus araç değer kaybı başvurusu yapılabilmesi için aracın onarılmış olması gerekmez. Aracı zarar gören araç sahibi, eğer gerekli parası yoksa aracını onaramayacaktır. Bu durumda araç onarımının, araç değer kaybı başvurusu için şart olduğu durumlarda geçen süre içerisinde araç değer kaybı başvuru hakkı kaybolacağından dolayı onarımın şart olması hakkaniyet ile bağdaşmayacaktır.

Kazada Hasar Gören Parçaların Daha Önce Başka Bir Kaza Nedeniyle Onarılmamış Olması

Araç değer kaybı başvurusu yapılabilmesi için dördüncü şart, meydana gelen kazada hasar gören araç parçalarının daha önce meydana gelen kazada onarılmamış olmasıdır. İkinci kez aynı yerden kaza yapan araç sahibi zaten ilk kazada değer kaybı başvurusunu yapmış ve zararını gidermiştir. Ancak meydana gelen kaza aynı yerden yapılmış olsa bile farklı araç parçaları hasara uğramışsa tabii ki araç sahibi ilk defa hasar gören araç parçaları için araç değer kaybı başvurusu yapabilecektir.

 

ARAÇ DEĞER KAYBI BAŞVURUSU NASIL YAPILIR? 

Sigorta şirketlerine yapılacak araç değer kaybı başvurusu ; Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nda yer alan evrakların, bir üst yazı ile beraber sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektup ile yada bizzat yapılacak başvuru ile gönderilmesi suretiyle yapılabilecektir.

Yapılan bu başvuru neticesinde sigorta şirketi, 15 gün içerisinde yapılan başvuru işlemelerini tamamlamalı ve gerekli değer kaybı tazminatını başvurucuya ödemelidir. Aksi halde temerrüde düşecek olan sigorta şirketi aleyhine araç değer kaybı davası açılabilecektir.

 

ARAÇ DEĞER KAYBI NASIL ALINIR?

Araç değer kaybı nasıl alınır sorusunun cevabını tek bir yol ile açıklamak mümkün değildir. Araç sahibi kazanın meydana gelmesi ile beraber öncelikle araç değer kaybı başvurusu için sigorta şirketine iadeli taahhütlü mektup ile yada bizzat fiziken yapılacak başvuru ile gerekli evrakları iletmelidir. Yapılan bu başvurunun sonuçsuz kalması halinde araç sahibi, sigorta avukatı ile beraber Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yaparak, açılacak araç değer kaybı davası ile zararını tahsil edebilir.

Eğer araç sahibi, Sigorta Tahkim Komisyonu’nda araç değer kaybı davası açmak istemez ise Arabuluculuk yoluna başvuru yaparak öncelikle yapılacak toplantı ile karşı taraftan zararını talep eder. Eğer arabuluculuk sonucunda taraflar anlaşamaz ise araç sahibi, sigorta şirketi aleyhine açacağı araç değer kaybı davası ile zararını tazmin edebilir.

 

ARAÇ DEĞER KAYBI DAVASI SIKÇA SORULAN SORULULAR 

Araç Değer Kaybını Kimden Talep Edebilirim?

Değer kaybı tazminatından, tek taraflı olmayan trafik kazalarında, kusurlu karşı aracın; trafik sigortacısından, aracın sahibinden ve aracın sürücüsünden açılacak araç değer kaybı davası ile talep edebilirsiniz.

Aracın Pert Oldu. Araç Değer Kaybı Tazminatı Talep Edebilir Miyim?

Eğer aracın onarımı ekonomik değilse sigorta şirketleri tarafından aracın sovtajı ihale ile satılıp, kalan bedel sigorta şirketi tarafından karşılanarak aracın değeri, araç malikine ödenir. Bu sebeple zararı tamamen karşılanmış olan araç malikinin, araç değer kaybı davası açma hakkı olmaz.

Sattığım Aracımın Değer Kaybını Talep Edebilir Miyim? 

Genel şartlarda yer alan düzenlemede satılan aracın değer kaybının talep edilmesi mümkün değildi. Ancak Danıştay’ın söz konusu düzenlemeyi iptal etmesi ile beraber artık satılan aracın değer kaybı, açılacak araç değer kaybı davası ile talep edilmesi mümkün hale gelmiştir.

Araç Değer Kaybı Tazminatı Başvurusunun Ne Kadar Süre İçinde Yapılması Gerekir? 

Eğer meydana gelen trafik kazası sadece maddi hasarlı trafik kazası ile kaza tarihinden itibaren 2 yıl içerisinde araç değer kaybı davası ikame edilmesi gerekmektedir. Ancak meydana gelen trafik kazası hem yaralamalı hem de maddi hasarlı trafik kazası ise 8 ve 15 senelik zamanaşımı süresi içerisinde araç değer kaybı davası açılmalıdır.

Tek Taraflı Trafik Kazalarında Araç Değer Kaybı Tazminatı Talep Edebilir Miyim? 

Tek taraflı trafik kazalarında kusurlu araç, sizin aracınız olacağından dolayı sigorta şirketine karşı araç değer kaybı davası açamazsınız. Ancak aracın sürücüsü ile sahibinin farklı kişiler olması halinde aracın sürücüsüne karşı açılacak araç değer kaybı davası ile bu tazminatı talep edebilirsiniz.

Sigorta Şirketine Karşı, Araç Değer Kaybı Davası Direk Açılabilir Mi?

Gelen düzenleme ile sigorta şirketine karşı dava açmadan önce başvuru zorunluluğu getirilmiştir. Bu sebeple sigorta şirketine başvuru yapmadan araç değer kaybı davası açılamaz. Açılması halinde mahkeme, ara karar ile beraber bu eksikliğin giderilmesini sizden talep edecektir.

Onarılmamış Aracın Araç Değer Başvurusu Yapılabilir Mi? 

Araç değer kaybı başvurusu yapabilmek için aracın onarılmış olması gerekmez. Onarılmamış araç söz konusu olsa bile araç değer kaybı başvurusu yapılabilecektir.

Kiralık Araçların Araç Değer Kaybı Başvurusu Yapılabilir Mi?

Önceki mevzuatta bu konu ile ilgili birtakım kısıtlamalar söz konusuydu. Ancak mevcut durumda başvuruya engel herhangi bir düzenleme mevcut olmadığından dolayı kiralık yada ticari fark etmez her türlü aracın, araç değer kaybı başvurusu yapılabilecektir.

 

Arb. Av. Seyyid Hasan ÖZTÜRK

Zorunlu Trafik Sigortası Yoksa Cezası

Zorunlu Trafik Sigortası yoksa cezası ne olur? sorusunun cevabını arayacağız.

Kural olarak sözleşme serbestliğini ve kişileri sözleşme yapmaya zorlanamayacağını kabul eden Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan düzenlemelerin aksine “Kamu Yararı” gibi bazı özel hallerde kişiler sözleşme yapmaya zorlanabilir. Keyfiyete en iyi örnek 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 13’üncü maddesinde kabul edilen “Zorunlu Sigortaların İhdası” na ilişkin düzenleme örnek olarak gösterilebilir. Belirtilen hükme göre  “Bakanlar Kurulu, kamu yararı açısından gerekli gördüğü hallerde zorunlu sigortalar ihdas edebilir. Sigorta şirketleri, 20’nci maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi ile üçüncü fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla faaliyet gösterdiği sigorta branşlarının kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamaz.”

Bahsi geçen hükmün lafzında da anlaşılacağı üzere zorunlu sigortaların yapılmasının öngörülmesindeki temel amaç “Kamu Yararı” dır. Burada gerçek ve tüzel kişileri ortaya çıkan zarardan korumak ve sosyal düzeni sağlamak amacıyla hem kişilerin hem de sigorta şirketlerinin sigorta sözleşmesi yapması zorunlu tutulmuştur.

Nitekim belirtilen hükmün uygulanması amacıyla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91’inci maddesinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası yapılması yasal bir zorunluluk olarak öngörülmüştür. Bu sebeple zorunlu trafik sigortası yoksa cezası yönünde bir takım yaptırımlar düzenlenmiştir.

Zorunlu Trafik Sigortası yoksa cezası ne olur?

  • KTK m. 24 ve 34 e göre araç muayenesi yapılmaz

 

  • KTK m. 25 e göre Geçici trafik belgeleri ile geçici tescil plakası alınamaz. Trafik Sigortası olmadan trafiğe çıkılması mümkün olmadığından aksi durumlarda kişiler 3 600 000 lira para cezası ile cezalandırılırlar. Ayrıca, trafik zabıtasınca bu geçici belge ve plakalar iptal edilerek, araçlar trafikten men edilir. Ayrıca, trafik zabıtasınca bu geçici belge ve plakalar iptal edilerek, araçlar trafikten men edilir.

 

  • Maddi hasarlı trafik kazası olması halinde kusurlu aracın trafik sigortası olmadığından dolayı araç sahibi ve sürücüsü, karşı aracın maddi hasarını, değer kaybını ve kazanç kaybını karşılamak zorundadır.

 

  • Yaralamalı trafik kazası olması halinde kusurlu aracın trafik sigortası olmadığından, yaralanan kişilerin tazminatları teminat limitlerine kadar Güvence Hesabı tarafından karşılanır ve Güvence Hesabı ödediği tüm tazminatları faizi ile beraber araç sahibi ve sürücüsünden geri alır.

 

  • Ölümlü trafik kazası olması halinde kusurlu aracın trafik sigortası olmadığından, ölen kişinin hak sahiplerinin tazminatları teminat limitlerine kadar Güvence Hesabı tarafından karşılanır ve Güvence Hesabı ödediği tüm tazminatları faizi ile beraber araç sahibi ve sürücüsünden geri alır.

 

Yani özetle zorunlu trafik sigortası yoksa cezası ile karşılaşmamak için zorunlu trafik sigortasının yapılması zorunludur.

 

Arb. Av. Seyyid Hasan ÖZTÜRK

 

İstanbul, Trabzon, Gümüşhane, Rize, Giresun ve birçok ilde uzman avukat kadromuz ile ölümlü yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazaları için tazminat hukuku alanında sigorta hukuku kapsamında hizmet vermekteyiz.

Karayolu Nedir? Tarlada, Şantiyede ve Özel Arazideki Kazalar

KARAYOLU NEDİR?

Bu yazımızda karayolu nedir ve nerelerde gerçekleşen kazalar karayolunda gerçekleşmiş sayılır konusunu inceleyeceğiz.

2918 Sayılı Yasanın 2’nci maddesinde, KTK’nın sadece karayolunda uygulanacağı belirtildikten sonra aksine bir hüküm yoksa hükümde belirtilen yerler de karayolu kapsamında olacaktır. Buna göre;

“a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile,

b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da,” KTK uygulanacak ve belirtilen yerler karayolundan sayılacaktır.

Aynı kanunun 3’üncü maddesinde “Karayolu”, trafik için, kamunun yararlanmasına açık olan arazi şeridi, köprüler ve alanlar olarak, “Karayolu sınır çizgisi” ise kamulaştırılmış, kamuya terk veya tahsis edilmiş karayolunda; mülkle olan sınır çizgisi, olarak düzenlenmiştir.

 

KARAYOLU İLE BAĞLANTILI YERLER KARAYOLU MUDUR?

Madde 2/a da sayılan yerler örnek niteliğinde olup karayolu taşıt trafiği için faydalanılan diğer yerlerin de karayolu olarak nitelendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca trafiğe açık olmasa bile kamunun yararlanmasına açık olan örnekseme yoluyla kanunda sayılan yerler karayolu olarak nitelendirilecektir. Madde 3’de bulunan tanımlara göre “Trafik”, yayaların, hayvanların ve araçların karayolları üzerindeki hal ve hareketleri olarak tanımlanmıştır. Yargıtay ise içtihatlarında “Karayolu” kavramını çok geniş yorumlayarak, toplu trafiğin bulunduğu yerler ile karayoluyla bağlantısı olan yerlerin de bu kapsama alındığı karayolu kapsamına girdiği ve ayrıca trafiğe açık alanlar ile trafiğe açık olmasına bakılmaksızın kamuya açık olan ve kanunda belirtilen alanlarında karayolu olarak nitelendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/15453 E., 2018/12495 K. ve 19/12/2018 Tarihli kararında;

“Kazanın meydana geldiği yer, kaza anında çalışma olduğu için trafiğe kapalı alan olarak belirtilmişse de bu durum kazanın karayolunda meydana gelmediğinin kabulü için yeterli bir gerekçe değildir.

O halde, kaza yerinin karayoluna bağlantısı bulunan yerlerden olduğu kabul edilerek KTK'nun 2. maddesi hükmü gereğince KTK'nın uygulanacağı göz önüne alınarak işin esasına girilerek toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine hükmedilmesi doğru değil, bozma sebebidir.”

Karayolunun taşıt trafiğine açık veya kapalı olmasının önemi yoktur; ayrıca Kanunun uygulanması için, karayolu olarak kabul edilen yerlerin zeminin asfalt, beton veya toprak olması arasında bir fark bulunmamaktadır. Karayolları Trafik Kanunu, kural olarak, karayollarında ve Kanunun ikinci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yerlerde uygulanacaktır. Örneğin, deniz ve göllerdeki araba vapurlarında, gerek kontrollü, gerek kontrolsüz hemzemin geçitlerde, bir kamu kurumunun araçlara ayrılan park yeri veya bahçesinde, iki kara parçasını birbirine bağlayan köprülerde, bir işyerinin, otelin veya okulun park yerlerinde, hava alanlarının uçak pistleri dışında kalan ve motorlu araçların kullanılması için ayrılan yerlerde, otobanlarla, otobanların gişelerinde, otobüs terminalleri gibi yerlerde meydana gelen kazalarda Karayolları Trafik Kanunu uygulanacaktır.[1]

 

KARAYOLU ÖRNEKLERİ

Ayrıca, kamunun yararlandığı tüm yollar karayolu tanımı içindedir; köy, orman, dağ, tarla ve yayla yolları da karayoludur. Karayolunun sınırı, kamulaştırılmış, kamuya terk ve tahsis edilmiş karayolunda özel mülkle olan sınır çizgisine kadardır. Karayolu dışındaki alanların yalnız trafik için faydalanılan yerlerden olması gerekmez; kamuya açık olması yeterlidir. Ancak, bunun dışında sayılan (park, bahçe gibi) yerlerde gerçekleşen zararlarda işletenin KTK’nın 85/1’inci maddeye göre sorumlu olabilmesi için bu yerlerden taşıt trafiği için faydalanılması gerekir. Trafiğe kamu yönetimince izin verilip verilmemesi önemli olmamalı, karayolunda olduğu gibi, gelip gitme amacıyla kullanılmış olması yeterli sayılmalıdır[2] Yargıtay’ın önüne gelen bir uyuşmazlıkta, fabrika sahasında, araca yükleme yapıldığı sırada, başka bir aracın yükleme yapılan araca çarpması sonucu oluşan zararın tazmini ele alınmış, Yargıtay, kazanın gerçekleştiği yerin, karayolu ile bağlantısı olmasını yeterli sayarak fabrika sahasını karayolu olarak nitelendirmiştir. Bu kapsamda fabrika sahasına özel izinle girilmesinin, özel güvenliğinin olmasının ya da sahanın toprak olmasının karayolu kavramına kıstas olarak alınamayacağını vurgulamıştır.

Bir Yerin Karayolu Sayılabilmesi için Karayolu ile Bağlantısının Olması Yeterlidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/17-499 E., 2011/557 K., 28.09.2011 T.; “Davacının sigortalısı araç, fabrikanın ambar kısmında yükleme yaptığı sırada, davalı şirkete ait aracın çarpması sonucu hasarlanmış; sigorta bedeli dava dışı sigortalıya ödendikten sonra davacı ödediği bu bedelin rücuen tahsilini talep etmiştir. Yukarıda da açıklandığı üzere; Karayolları Trafik Kanunu’nun uygulanması için kazanın mutlaka karayolunda meydana gelmesi gerekmemekte; karayolu ile bağlantısı olan, karayolu sayılan bir alanda meydana gelmesi halinde de karayolunda meydana gelmiş gibi kabul edilmektedir. Davaya konu trafik kazasının meydana geldiği fabrika sahasının da 2918 sayılı KTK’nın 2/a maddesi gereğince karayolu ile bağlantısının olmasına; özel izinle girilmesinin, özel güvenliğinin olmasının KTK’nın 2. maddesinin uygulanmasına engel bulunmamasına göre, kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir ve Karayolları Trafik Kanunu uygulanır.

Sonuç olarak, mahkemece, kazanın meydana geldiği fabrikanın ambar bölümünün, yükleme ve boşaltmanın yapıldığı yerlerden olup, KTK’na göre karayolu sayılan yerlerden olduğu... göz ardı edilerek, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.”

Unutmamak gerekir ki, her karayoluna bağlantısı olan yer, karayolu niteliğinde olacaktır. Örneğin, tarlada çalışan bir traktörün kazaya sebebiyet vermesi durumunda tarla, karayolu olarak değerlendirilecektir. Birbiri ile çelişen kararlar olmasına karşın son tarihli Yargıtay kararı, tarlanın karayolu sayılan yerlerden olduğu yönündedir.[3]

 

KARAYOLU YARGITAY KARARLARI

Nitekim 4. Hukuk Dairesi 2021/4370 E., 2021/7241 K. ve 20/10/2021 tarihli kararında;

“2918 sayılı KTK'nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olan yerlerde, kazanın meydana geldiği yer karayolu sayılan yerlerdendir. Dosya münderecatında kaza krokisinde kazanın meydana geldiği tarlanın karayolu ile bağlantısı olduğu görülmektedir. Bu nedenle meydana gelen zarar teminat kapsamındadır. Bu durumda itiraz Hakem Heyetince, zararın teminat kapsamında olduğu kabul edilerek toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/9524 E., 2018/3771 K. ve 3.4.2018 tarihli kararında;

“... C.Başsavcılığı’nın 2014/14 Esas nolu soruşturma dosyası içerisinde yer alan kroki ve tüm dosya kapsamına göre kazanın orman yoluna bağlantısı bulunan devlet orman arazisi içerisinde meydana geldiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin 2918 sayılı KTK'nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olduğundan, meydana gelen zararın teminat kapsamında olduğunun kabulü gerekir. H.G.K.'nın kararı da bu yöndedir. Bu durumda rizikonun teminat kapsamında olduğu kabul edilerek, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.”

 

Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/4502 E., 2019/26 K .ve 14/01/2019 tarihli kararında;

“Somut olayda, mahkemece davaya konu kaza yerinin karayolu dışında olduğu ve KTK'nın 2.maddesi kapsamında değerlendirilebilecek yerlerden de olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 2012/1415 soruşturma ve 2012/967 karar sayılı dosya sureti içerisinde yer alan kroki, olay yeri tespit tutanağı, ifadeler, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı ile mahkemece yapılan keşif sırasında çekilen olay yeri resimleri ve alınan bilirkişi raporuna göre; olayın gerçekleştiği yerin davacının ağabeyine ait evin avlusu(bahçesi) olup olay yerinin yakınında yol bulunduğu ve davacının biçerdövere mısır çuvalı boşaltırken biçerdöverin ani hareketi nedeniyle bacağının merdaneye sıkışması şeklinde kazanın meydana geldiği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davaya konu trafik kazasının meydana geldiği yerin 2918 sayılı KTK'nun 2. maddesi gereğince karayolu bağlantısı olduğundan, meydana gelen zararın teminat kapsamında olduğunun kabulü gerekir. H.G.K.'nın kararı da bu yöndedir. Bu durumda rizikonun teminat kapsamında olduğu kabul edilerek, taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru görülmemiştir.”

 

Arb. Av. Seyyid Hasan ÖZTÜRK

 

İstanbul, Trabzon, Gümüşhane, Rize, Giresun ve birçok ilde uzman avukat kadromuz ile ölümlü yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazaları için tazminat hukuku alanında sigorta hukuku kapsamında hizmet vermekteyiz.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1]     HAVUTÇU, Ayşe / GÖKYAYLA, Emre: Karayolları Trafik Kanununa Göre Hukuki Sorumluluk, Ankara 1999, s. 19, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/17-499 E., 2011/557 K., 28.09.2011 T.

[2]     AŞÇIOĞLU, Çetin: Trafik Kazalarından Doğan Hukuk ve Ceza Sorumlulukları, 2. Bası, Ankara 2008, s. 58, 59, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2011/17-499 E., 2011/557 K., 28.09.2011 T.

[3]     Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/2977 E., 2015/8600 K., 11.06.2015 T., Aksi yönde karar için bkz. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2003/4771 E., 2003/5264 K., 24.06.2003 T.

 

Motorsuz - Motorlu Araçlar Nedir? Römork ve Dorse Kazaları

Bu yazımızda karayolu motorsuz - motorlu araçlar kavramını inceleyerek, dorse ve römorkların neden olduğu kazalardaki sorumlulara göz atacağız.

MOTORSUZ - MOTORLU ARAÇLAR NEDİR?

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi; “İşletenlerin, bu kanunun 85. Maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır” Düzenlemesine yer vermiştir.

Madde hükmü uyarınca işletenin, KTK m. 85 uyarınca sorumlu olduğu tehlike sorumluluğunun Sigorta Şirketi tarafından üstlenilmesi için Zorunlu Trafik Sigortası yapması gerektiği vurgulanmıştır.

Aynı yasanın 85/1’inci maddesi; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” Hükmüne yer verilerek işletenin veya araç sahibinin tehlike sorumluluğu gereğince kazadan sorumluluğunun doğabilmesi için kazaya karışan aracın “Motorlu Araçlar” dan olması gerektiği belirtilmiştir.

KTK’nın 3’üncü maddesi “Taşıt” kavramına yer vererek motorlu taşıt ve motorsuz taşıt ayrımını verilen tanımda ayırmıştır. Buna göre; “Karayolunda insan, hayvan ve yük taşımaya yarayan araçlardır. Bunlardan makine gücü ile yürütülenlere "motorlu taşıt" insan ve hayvan gücü ile yürütülenlere "motorsuz taşıt" denir.” Yönündeki düzenleme ile insan ve hayvan gücü dışında motorla yürütülen araçlar, “Motorlu Araçlar” sınıfında tanımlanmıştır.

Doktrinde ise benzer bir tanım ile motor gücü ile yürütülen ve karayollarında kullanılabilen araçlar, motorlu araçlar sınıfında olarak tanımlanmıştır.[1]

Buna göre; yine KTK 3. Maddesi kapsamındaki tanımlarda;

  • Otomobil,
  • Kamyonet,
  • Kamyon,
  • Otobüs,
  • Arazi Taşıtı,
  • Kamp Taşıtı,
  • Motosiklet,
  • Motorlu Bisiklet (Moped)
  • Minibüs,
  • Çekici

Motorlu araçlar olarak tanımlanmıştır. Ayrıca tanımlarda yer almayan ancak tanım kapsamında farklı isim ile adlandırılan “traktör, iş makineleri, polis araçları, itfaiye, ambulans, toplu taşıma araçları, diğer kamu kurumlarınca işletilen araçlar ve cenaze araçları v.b.” motorlu araçlar dandır.

BİSİKLET VE SCOOTER MOTORLU ARAÇLAR MIDIR?

“Bisiklet ve elektrikli bisiklet ve Elektrikli scooter (e-skuter) ” ise motorsuz araçlar dandır. Ancak burada ayrı bir parantez açmakta fayda vardır. Yasal düzenlemelere göre bir bisikletin yada skuterin motorsuz araçlar sınıfında sayılabilmesi için elektrik gücüyle ulaşabilen maksimum hızının 25 km/saat olması gerekmektedir. Dolayısıyla elektrik ile çalışan herhangi bir aracın, elektrik gücüyle 25 km/saat hızını geçmesi halinde bu araçlar motorlu araçlar kavramı içerisinde yer alacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus aracın maksimum hızının 25 km/saat değil, elektrik gücüyle ulaştığı maksimum hızının 25 km/saat olmasıdır. Örneğin yokuş aşağı giden bir elektrikli bisiklet, 25 km/saat hızına ulaştıktan sonra elektrik gücünü otomatik olarak kesiyorsa ve bisiklet, 50 km/saat hızına ulaşmışsa bu durumda yine söz konusu bisiklet motorsuz araçlar sınıfı içerisinde yer alacaktır.

DORSE VE RÖMORKLARIN  NEDEN OLDUĞU KAZALAR

Diğer taraftan  “Römork, Yarı Römork, Hafif Römork, Dorse” de motorsuz araçlar olarak tanımlanmıştır. Ancak kendi motor gücü olmayan belirtilen tanımdaki römorklar ve dorse, bir çekici vasıtasıyla karayolunda hareket ettiğinden dolayı römorku veya dorseyi çeken motorlu araçlar ın zorunlu trafik sigortasına tabi olacaktır. Nitekim KTK 102. Maddesinde “Çekicinin sorumluluk sigortası, çekiciyi işletenin, römorkun sebep olduğu zarardan dolayı sorumluluğunu da kapsar” hükmü uyarınca çekilen dorse yada römorkun neden olduğu zararlardan dolayı dorse yada römorku çeken tır, traktör, kamyon ve benzeri aracın trafik sigortasına gidilerek zarar tazmin edilebilecektir.

Her türlü motorsuz araçlar a ilişkin sorumluluk KTK m. 103 gereğince genel hükümlere tabi tutulması gerekecektir. Bu sebeple kural olarak KZMSS’den yararlanması mümkün değildir.[2]

Burada değinilmesi gereken diğer bir husus KTK m. 103 düzenlemesi nedeniyle genel hükümlere tabi olma düzenlemesinin ne gibi farklı hukuki durumlara yol açacağıdır. Aşağıda örneklerle ve Yargıtay kararları ile konuyu açıklığa kavuşturacağız.

KONUYLA İLGİLİ ÖRNEKLER

Örn; Bisikletin bir araçla yada bir yaya ile çarpışması durumunda zarar gören araç yada yayanın kimlere karşı hangi hukuki gerekçeler ile dava açabilecektir?

Olayımızda kusurlu kişinin bisiklet sürücüsü olduğunu varsayarsak, zarar gören araç sahibi yada yaralanan yaya, sadece bisikletin sürücüsüne karşı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen haksız fiil hükümlerine karşı dava açabilecektir. Bunun dışında tehlike sorumluluğu olmayan bisikletin sahibine karşı yada kazaya neden olan bisikletin trafik sigortasının bulunması mümkün olmaması karşısında Güvence Hesabına karşı dava açılması mümkün değildir.

Örn; Bir tırın, arkasında bulunan römork ile beraber trafikte seyir halindeyken, römorka çarpan bir aracın sürücüsünün vefat ettiği bir olayda; kusurlu kişinin tır sürücüsü “S” olduğunu, Tırın sahibinin “T” olduğunu, römorkun sahibinin “R” olduğunu ve tırın trafik sigortacısının “A” olduğunu düşünelim. Bu durumda vefat eden araç sürücünün geride kalan hak sahipleri kimlere karşı hangi hükümler uyarınca dava açabilecektir?

Bu durumda hak sahipleri destekten yoksun kalma tazminatı dahil diğer tazminat taleplerini, haksız fiil hükümlerine göre “S” ye, KTK m. 102/1 uyarınca tehlike sorumluluğu hükümlerine göre “T” ye ve KTK m. 102/2 uyarınca “A” ya karşı dava açabilecektir. Bunun dışında sorumluluğu genel hükümlere tabi olan ve tehlike sorumluluğu bulunmayan “R” ye karşı dava açılamayacaktır.

Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2011/4478 E., 2012/2227 K. ve 15/02/2012 tarihli kararında;

Davacılar, davalı ...'nın kullandığı dorseli tırın ters yöne doğru U dönüşü yaparken, destekleri ...'ın otomobiliyle dorsenin sağ arka tekerine çarpması sonucu ölümüne neden olduğunu belirterek; defin giderleri, destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat isteminde bulunmuşlardır.

…….

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 102. maddesine göre; " Bir römorkun veya yarı römorkun veya çekilen bir aracın sebep olduğu zarardan dolayı, çekicinin işleteni, motorlu aracı işletenin sorumluluğuna ilişkin hükümlere göre sorumlu tutulur. Çekilen araçla ilgili olarak sorumluluk genel hükümlere tabidir." Bu düzenlemeye göre; römorkun maliki hakkında davanın reddi gerekirken, sorumlu tutulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.”

Örn; Yolun ortasında park edilmiş bir kum yüklü dorseye çarpan araç sürücünün vefat ettiği varsayımında; vefat eden sürücünün geride kalan hak sahipleri kime karşı dava açacaktır.

Olayımızda işletilme halinde olan bir motorlu araçlar a bağlı bir dorse olmaması karşısında geride kalan hak sahipleri, dorsenin sahibine, işletilme halinde olmadığından dolayı dorseyi parkeden tırın sahibine ve tırın trafik sigortacısına, parkeden tır bulunamaz ise yine Güvende Hesabına karşı dava açamayacaktır. Sadece bulunabilirse dorseyi parkeden tır sürücüsüne karşı haksız fiil hükümlerine göre dava açılabilecektir.

Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/14179 E., 2019/6309 K. ve 20/05/2019 tarihli kararında;

Somut olayda; çift taraflı kazaya karışan ve sigortası bulunmayan römorkun, traktöre bağlı olmaksızın taşıt yolu üzerinde park edildiği, işletilme halinde olmadığı anlaşılmaktadır. O halde, römorkun neden olduğu zarar zorunlu mali sorumluluk sigortası teminatı kapsamında olmadığından, sigortasız araçlarda zmms yerine geçen davacı ... Hesabının da zarardan sorumlu olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabul kararı verilmesi isabetli olmamıştır.”

Diğer taraftan araçların, motorlu araçlar sınıfında kabul edilebilmesi için araçların kendi motor gücüyle ve toprak üzerinde hareket etmesi gerekecektir. İş makineleri de kendi motacenteor gücüyle karayolunda hareket etmek şartıyla KTK kapsamına girer.[3] Toprak üzerinde hareket edemeyen gemi, uçak, helikopter gibi taşıtlar kanun kapsamında sayılan motorlu araçlar dan değildir.[4] Bir uçağın, karayoluna zorunlu iniş yapması veya uçağın herhangi bir sebeple pistten çıkarak ya da karayoluna iniş yapması durumunda da Karayolları Trafik Kanunu’nun da sayılan motorlu araçlar dan olması mümkün değildir. Çünkü bir uçağın karada gitme amacı bulunmamaktadır. Buna karşılık, hem denizde hem de karada hareket eden motorlu araçlar, karayolundayken Karayolları Trafik Kanunu kapsamındadır.[5] Aracın motor gücü ile hareket etmesi gerekeceğinden el arabası, bisiklet, fayton gibi insan, hayvan, rüzgar gücüyle hareket eden araçlar motorlu araçlar sınıfına girmez.[6]

TRAMVAY VE METROBÜS MOTORLU ARAÇ MIDIR?

Gelişen teknoloji ile beraber tramvay ve metrobüs gibi taşıtlar hayatımıza girmiştir. Söz konusu motorlu araçlar ın karayolu üzerinde seyir halinde olması nedeniyle kanun kapsamında sayılan motorlu araçlar dan olacağını düşünmekteyiz. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi, önüne gelen bir davada, tramvayın neden olduğu bir kazada, yargı yerinin, adli yargı olacağına hükmederek[7], tramvayın, 2918 sk. kapsamındaki motorlu araçlar dan olacağına işaret etmiştir.

 

Arb. Av. Seyyid Hasan ÖZTÜRK

 

İstanbul, Trabzon, Gümüşhane, Rize, Giresun ve birçok ilde uzman avukat kadromuz ile ölümlü yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazaları için tazminat hukuku alanında sigorta hukuku kapsamında hizmet vermekteyiz.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1]     YILMAZ: s. 29; BOLATOĞLU, Boat: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 37.

[2]     KILIÇOĞLU, Ahmet: Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Ankara 2011, s.277; YILMAZ, Hamdi: Karayolları Trafik Kanununa Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuksal Sorumluluğu, İstanbul 2014, s.28.

[3]     EREN: s. 641.

[4]     BOLATOĞLU, Boat: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 38.

[5]     BOLATOĞLU: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 39.

[6]     BOLATOĞLU: Karayolları Trafik Kanunu’na Göre Motorlu Araçlar İşletenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1988, s. 37 vd.

[7]     Uyuşmazlık Mah., 2003/48 E., 2003/52 K., 16.6.2003 T.

 

Trafik Sigortası Nedir? Hangi Zararları Ne Kadar Karşılar?

Trafik Sigortası nedir sorusunun cevabı ile beraber ilişkili diğer kavramları aşağıda inceleyeceğiz.

TRAFİK SİGORTASI NEDİR?

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 85 inci maddesine göre;

Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”

Yönündeki madde ile kusursuz sorumluluk hallerinden olan tehlike sorumluluğu düzenlenerek, aracın sürücüsü olmasa bile aracın sahibi yada aracı işleten kişi, aracın sürücüsünün, üçüncü kişilerin bedensel bütünlüğüne yada malına verilen zarardan dolayı sorumlu tutulmuştur.

Bu durumda bir aracın kazaya karışması halinde aracın sürücüsü ve aracın işleteni (işleten sıfatını taşıyan aracın sahibi ve diğer işletenler), üçüncü kişilere verilen zarardan, aracın sürücüsü haksız fiil hükümlerine göre ve aracın işleteni ise tehlike sorumluluğuna göre sorumlu olacaktır.

Kaza nedeniyle üçüncü kişilerin uğrayacağı zararın giderilmesini sağlamak ve yine aracın işleteninin ve sürücüsünün sorumluluğunu belirli limitler dahilinde azaltmak amacıyla KTK m. 91 uyarınca yapılması zorunlu olan Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası hukukumuza girmiştir.

Trafik Sigortası Nedir? sorusunun cevabı KTK m. 91 uyarınca;

İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”

Sigorta sözleşmeleri, mal sigortaları ve sorumluluk sigortaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Sorumluluk sigortalarının altında sınıflanan Trafik Sigortası diğer bir ismiyle Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, hareket halinde olan aracın, üçüncü bir kişi, herhangi bir canlı yada eşyaya verdiği maddi zararı karşılamaktadır.

 

TRAFİK SİGORTASI KİMLERİN ZARARINI KARŞILAR?

Motorlu araçlar sorumluluk sigortasının amacı, işletenin malvarlığını, onun üçüncü kişilere verdiği zarardan kanunen sorumlu olması dolayısıyla doğan mali yüklere karsı bir bütün olarak korumaktır.[1]

Burada üçüncü kişi kavramına kısaca değinmekte fayda vardır. Aracı işletmek üzere elinde bulunduran kişi, aracın sahibi ve aracın sürücüsü üçüncü kişi kavramının içerisinde yer almaz. Belirttiğimiz kavramlar 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda tek tek tanımlanmıştır. Buna göre;

İşleten; “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendi-sine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.

Sürücü; “Karayolunda, motorlu veya motorsuz bir aracı veya taşıtı sevk ve idare eden kişidir.”

KTK m. 3 de yer alan düzenlemeye göre Trafik Sigortası, işletenin (araç sahibi, sicilde kayıtlı görünen, uzun süreli aracı kiralayan, ariyet ve rehin alan kişi) ve aracın sürücüsünün bedensel bütünlüğüne ve malına gelen zararlar dışındaki zararları karşılayacaktır.

 

TRAFİK SİGORTASI NE KADAR TAZMİNAT ÖDER?

Yukarıda sayılan zararların karşılayan Trafik Sigortası, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından her yıl çıkartılan teminat limitlerine kadar zararları karşılamaktadır. 2021 yılına kadar teminat limitlerini belirleme görevi Hazine ve Maliye Bakanlığı’na aitken 2021 yılı itibari ile bu görev Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na devredilmiştir.

Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yapılan düzenlemeye göre;

01.01.2019 - 31.06.2019 yılları arasında kişi başına ölüm ve yaralamalarda 360.000-TL, araç başına maddi zararlarda 36.000-TL

01.07.2019 - 31.12.2019 yılları arasında kişi başına ölüm ve yaralamalarda 390.000-TL, araç başına maddi zararlarda 39.000-TL

01.01.2020 - 31.12.2020 yılları arasında kişi başına ölüm ve yaralamalarda 410.000-TL, araç başına maddi zararlarda 41.000-TL

01.01.2021 - 31.12.2021 yılları arasında kişi başına ölüm ve yaralamalarda 430.000-TL, araç başına maddi zararlarda 43.000-TL

2022 yılında gerçekleşen kazalarda; ölüm ve yaralanmalarda 500.000-TL’ ye, araç başına maddi zararlarda 50.000-TL ye kadar,

2023 yılında gerçekleşen kazalarda; ölüm ve yaralanmalarda 540.000-TL’ ye, araç başına maddi zararlarda 54.000-TL ye kadar,

Trafik Sigortası, kusurlu araç işletenin ve sürücünün sorumluluğunu üstlenecektir.

Yıllara göre Trafik Sigortasının limitlerini görmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz

https://www.guvencehesabi.org.tr/Teminatlar.aspx

 

TRAFİK SİGORTASI ÖDEME YAPMA ŞARTLARI

Trafik Sigortacısının yukarıda yer alan limitlerle araç işletenin ve sürücünün sorumluluğunu üstlenmesi için belli şartlar vardır. Bu kapsamda KTK m. 85 de yer alan tanımda yer alan şartlar incelendiğinde;

Bu şartların tamamının sağlanması halinde Trafik Sigortası, kaza tarihindeki limitler dahilinde üçüncü kişilerin zararlarını karşılayacaktır.

 

Arb. Av. Seyyid Hasan ÖZTÜRK

TAG; Trafik Sigortası nedir

 

İstanbul, Trabzon, Gümüşhane, Rize, Giresun ve birçok ilde uzman avukat kadromuz ile ölümlü yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazaları için tazminat hukuku alanında sigorta hukuku kapsamında hizmet vermekteyiz.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

[1]     ÇEKER, Mustafa: Yargıtay Kararları Işığında Sigorta Hukuku, Ankara 2003, s. 162; ERGÜN: II, s. 488; KARAYALÇIN: Kaza, s. 50; KENDER: Mesuliyet, s. 3; KESKİN, Bülent: “Alkolün Sigorta Korumasına Etkisi”, SHD 1998, S. 1, s. 133; KUBİLAY: s. 112; ŞENOCAK: s. 47; ULAŞ, Işıl: Uygulamalı Sigorta Hukuku (Mal ve Sorumluluk Sigortaları), Ankara 2005, s. 635-636; YONGALIK, Aynur: Çevre Sorumluluk Sigortası, Ankara 1998.

 

Image

Ceza Hukuku, İcra Hukuku, Ticaret Hukuku, Şirketler Hukuku, İş Hukuku, Sigorta Hukuku, Basın Hukuku, İdare Hukuku, Aile Hukuku, Gayrimenkul ve İnşaat Hukuku, Miras Hukuku ve Tüketici Hukuku başta olmak üzere, çözüm ortaklarımızla birlikte ulusal ve uluslararası tüm mecralarda vekillik sıfatını başarıyla yerine getiren saygın ve kurumsal bir hukuk bürosudur.

Image
enfrdeitruestr